Thursday, February 11, 2010

Bir Ülkücü Sevdim (Gerçekçi versiyonu)

Yıllar öncesiydi
Puslu bir eylül sabahı
Kampus kantininde tanışmıştık onunla
Daha dün gibi

Gözleri esrar dumanı
Sözleri vıcık vıcık arabesk
Vurulmuştum – Hep salaktım zaten ben. Böylelerine vurulurdum.
Koç gibi delikanlı derler ya hani kaba, saba, yontulmamış kalas işte tam öyleydi
Özü sözü bir – dümdüz, can sıkıcı biriydi
Mertti, sertti, erkekti (sanki bir şeyleri saklar gibi erkeklik taslardı)

Salakça – platonic de olsa
O benim aşkımdı, seviyordum.
Göz göze gelince boğazıma bir şeyler düğümlenir, kekeler
Konuşamazdım ağzım kururdu titrerdim
O ise öylece öküz gibi bakar susardı

Aynı okuldaydık
Benimle ilgilendiğini hissederdim, konuşmazdı
Yan yana gelirsek lafı ben açar beklerdim
O havadan sudan konuşur, araya laf karıştırır çeker giderdi
Sap gibi kalırdım orda.

Bazen günlerce gözükmezdi.
Özlerdim
Beni sevdiğini söylemesi için
Her numarayı yapardım salak anlamazdı
Çay içelim derdim, gelmezdi
Telefonumu verirdim, aramazdı
Kitabını notlarını alırdım, verene kadar istemezdi
Eline dokunurdum – orospuymuşum gibi bana dik dik bakar - hemen elini çekerdi
Yalnızca kantinde yakalardım onu
Gider otururdum yanına
Çay alma bahanesiyle kalkar
Dönünce tam karşıma otururdu
Hissederdim - öyle salaktı ki-
Beni sevdiğini gözleri söylerdi
O söylemezdi
Sevgiye o denli uzaktı ki en ufak bir sevgiye dahi tahammül edemez sinirlenirdi
Bir de sinirlendiğini belli etmemeye çalışarak
Çayını yarım bırakır
Sigarasını söndürür kalkar giderdi.
Çıldırırdım.
"iki bin içerdi"

O hep gitti, ben hep bekledim, böyle geçti tam üç sene
Okul bitmek üzereydi ve benim doğum günümdü
Onu da çağırmıştım
Her zamanki gibi gelmez diyordum
Ama geldi, ilk defa geldi,
Sevinçten uçuyordum
Sevgimin gücü bu öküzü bile adam etmişti.
Kapıda onu görünce her şeyi göze aldım
Elalemin içinde boynuna sarılıp
Bağıra çağıra
"seni seviyorum lan" dedim "seni seviyorum"
Rahatlamıştım, arkadaşlar aptallaştılar
Ben utançtan kıpkırmızı
O elindeki kanlı bıçağı uzattı bana
"lanet olsun" dedi "lanet olsun mevzubahis Vatan ise gerisi teferruattır"
Hiç tanımadığı, yüzünü bile görmediği bir ermeni ya da bir kürdü öldürmüştü.

Göz gözeydik, ağlıyordu
Acı bir gülümseme vardı yüzünde
İçeri bile girmedi kapıdan, döndü gitti

İçimde fırtınalar koptu o gidince
Yüreğim acıyordu
Seviyordum, ağlıyordum
Gitmişti
Aylar sonra gazetede gördüm resmini
Nasıl olmuşsa öğretmen olmuştu
Güpegündüz yol ortasında
Öğrencilerinin gözü önünde vurmuşlar onu
"davaya ihanet etmişmiş"